Editörlük bölümü hangi üniversitelerde var ?

Behime

Global Mod
Global Mod
Editörlük Bölümü Hangi Üniversitelerde Var? Var Ama Asıl Soru Şu: Neye Yarayacak Bu Bölüm?

Hadi dürüst olalım: “Editörlük” dendiğinde çoğumuzun aklına kitapların arkasında ismi küçücük yazan, görünmeyen ama her şeyi düzelten o sessiz kahramanlar geliyor. Ancak iş üniversitelerde açılan Editörlük bölümlerine gelince, tablo biraz bulanıklaşıyor. Peki bu bölümler gerçekten ihtiyaçtan mı doğdu, yoksa “bir bölüm daha açalım da kontenjan dolsun” mantığıyla mı ilerliyor?

Bu soruyu sormak bile bazılarını rahatsız ediyor çünkü kimse “benim bölümüm gereksiz” denmesini istemez. Ama işte tam da bu yüzden tartışmamız gerekiyor.

---

Yeni Bir Meslek mi, Eski Bir İşin Akademik Maskesi mi?

Türkiye’de editörlük, uzun yıllar boyunca yazarlığın, yayıncılığın ve gazeteciliğin bir yan mesleği olarak görülmüştü. Ancak son 10 yılda bazı üniversiteler “Editörlük ve Yayıncılık” ya da doğrudan “Editörlük” adıyla lisans programları açtı.

Ama buradaki temel soru şu: Editörlük gerçekten başlı başına bir akademik disiplin mi?

Yoksa iletişim, dilbilim, medya ya da Türk dili bölümlerinin içinde zaten var olan bir işin yapay olarak ayrıştırılmış hali mi?

Birçok üniversite, bu bölümü “yeni nesil medya, dijital içerik, sosyal medya yönetimi” gibi modern kavramlarla süsleyerek pazarlıyor. Ancak içeriklere baktığınızda hâlâ klasik metin düzenleme, yazım kuralları, yayıncılık tarihi derslerinden öteye geçemiyor. Yani diploma modern, ama müfredat nostaljik.

---

Erkeklerin Analitik Tavrı, Kadınların Empatik Bakışı

Editörlük doğası gereği detay odaklı bir meslek. Erkek öğrenciler genelde stratejik düşünme, planlama ve hataları sistematik olarak yakalama konusunda güçlü olurken, kadın öğrenciler metnin duygusunu, yazarın niyetini, okuyucunun hissini sezgisel biçimde kavrar.

Bu iki yaklaşımın birleştiği yerde ise gerçek editörlük doğar: Hem aklı hem kalbiyle düşünen biri…

Ama üniversiteler bu dengeyi öğretmek yerine, “düzeltmenlik” veya “içerik üreticiliği” arasında gidip geliyor.

Bir tarafta “teknik editör” olmak için format kovalayanlar, diğer tarafta “hikâye doktoru” gibi davranmak isteyenler. Sonuç? İkisinden de yarım yamalak anlayan bir mezun kitlesi.

Erkeklerin stratejik katkısı genelde “metin yönetimi” kısmında kendini gösteriyor: içerik planı, hedef kitle analizi, yayın takvimi oluşturma...

Kadınların empatik yönü ise “okurla bağ kurma” aşamasında fark yaratıyor: tonu yumuşatmak, anlatımı akıcılaştırmak, yazarın kimliğini koruyarak müdahale etmek…

Ama sistem bu iki güçlü yönü sentezlemek yerine, öğrencileri tek tip iş gücü gibi yetiştiriyor.

---

Üniversiteler Ne Kadar Ciddi?

Türkiye’de Boğaziçi, Ankara, İstanbul, Marmara, Ege gibi köklü üniversiteler bu alanda doğrudan “Editörlük” lisansı sunmuyor. Bunun yerine İletişim, Türk Dili, Basın Yayın veya Medya bölümlerinde yan dal ya da yüksek lisans seviyesinde “editörlük dersleri” mevcut.

Ama bazı yeni üniversiteler (özellikle vakıf üniversiteleri) bu boşluğu “fırsat” olarak görüp bağımsız bölümler açtı.

Fakat adını “editörlük” koymakla, içeriğini doldurmak arasında fark var.

Müfredatlar incelendiğinde çoğu yerde şu dersler var:

- Yazım ve Noktalama Kuralları

- Metin Düzeltme Teknikleri

- Yayın Etiği

- Dijital İçerik Üretimi

Yani editörlüğün gerçek dünyadaki çok katmanlı yönü —psikoloji, pazarlama, teknoloji, dil felsefesi, yapay zekâ destekli içerik analizi— müfredata girmemiş durumda.

Bu haliyle, öğrenci mezun olunca “editör” değil, en iyi ihtimalle “gramer polisi” oluyor.

---

Editörlük Bölümü Mezunları Nerede İş Buluyor?

Gerçekçi olalım: Yayıncılık sektörü zaten dar. Kitap satışları düşüyor, dergiler kapanıyor, gazeteler küçülüyor.

Peki bu mezunlar nerede istihdam edilecek?

Bazıları sosyal medya ajanslarında metin düzenleyici, bazıları web sitelerinde içerik yöneticisi oluyor.

Ama çoğu hâlâ “stajyerlik” adı altında ücretsiz çalıştırılıyor.

Üstelik birçoğunun yaptığı işi, iletişim fakültesi mezunu biri de yapabiliyor.

Yani üniversiteler “editörlük bölümü” açarak istihdam vaadi veriyor ama sektör bu kadar geniş değil.

Bu durumda soru şu: Bu bölümler kimin işine yarıyor?

Gerçekten öğrencinin mi, yoksa kontenjan açmak isteyen üniversitenin mi?

---

Tartışmaya Açık Sorular (Hazırlıklı Olun!)

1. Editörlük bağımsız bir akademik disiplin mi, yoksa “dil bilgisi öğretmenliği”nin modernize edilmiş hali mi?

2. Üniversiteler öğrencilere meslek mi öğretiyor yoksa hayal mi satıyor?

3. Yapay zekânın bu kadar geliştiği bir çağda, “insan editörlüğü” kaç yıl daha geçerli kalacak?

4. Kadınların duygusal sezgisiyle erkeklerin analitik zekâsı birleşse, bu meslek tamamen yeniden tanımlanabilir mi?

5. “Editörlük bölümü” yerine “İçerik Stratejisi ve İletişim Yönetimi” gibi daha kapsamlı bölümler açmak daha mantıklı olmaz mı?

---

Sonuç: Cesur Bir Gerçekle Yüzleşme Zamanı

Editörlük bölümü, iyi niyetli bir fikirden doğdu ama yönünü kaybetti.

Üniversiteler bu alanı dijital çağın gerekleriyle güncellemek yerine, eski yayıncılık anlayışına sıkıştı.

Erkeklerin çözüm odaklılığı ile kadınların empatisi bu alanda birleşirse, gerçekten güçlü bir akademik yapı kurulabilir.

Ama şu haliyle “editörlük” sadece bir etiket.

Gerçek bir tartışma başlatmak istiyorsak, şu soruyu sormamız gerekiyor:

“Editörlük öğretilebilir mi, yoksa sadece yaşayarak öğrenilen bir zanaat mı?”

Belki de cevap, hiçbir üniversitenin müfredatında değil, bir yazarın son kez düzeltilen cümlesinde saklıdır.