PES bıraktı mı ?

Behime

Global Mod
Global Mod
Bir Forum Gecesi: “PES Bıraktı mı?”

Bir forum gecesiydi. Ekranın sol üst köşesinde yeşil bir ışık yanıyordu: “Yeni konu aç.” Başlığa elim gitti: “PES bıraktı mı?” Yazarken bile içim sızladı. Çünkü bu soru sadece bir oyunla ilgili değildi. Bir dönemin, bir kültürün, bir arkadaşlığın, hatta bir kimliğin bittiğini ima ediyordu.

---

1. Giriş: Hatırlayanlar Var mı?

“Hatırlayan var mı?” diye başladım yazıya.

Bir yaz akşamı, 2006’nın Temmuz’unda, mahalledeki internet kafede herkes PES 6’nın kimde daha iyi çalıştığını tartışıyordu. Tuşlar gıcırdıyor, monitörlerin önünde sırt sırta dizilmiş erkek çocukları strateji konuşuyordu: “Abi defansı üçlüye çek, kanattan baskı yap!”

Ama köşede, sessiz bir şekilde skor tablosuna bakan bir kız vardı: Zeynep. “Bence mesele defans değil,” demişti o zaman. “Oyunu hissetmek lazım.”

O cümle yıllarca aklımda kaldı. Çünkü o gün anladım ki, PES sadece bir oyun değildi; erkeklerin çözüm odaklı bakış açısını, kadınların empatik yaklaşımıyla harmanlayan bir mikro evrendi.

---

2. Oyun ve Zaman: PES’in Sosyolojik İzleri

Pro Evolution Soccer (PES), 2000’lerin başında yalnızca bir futbol simülasyonu değil, toplumsal bir fenomen hâline gelmişti. Özellikle Türkiye’de, mahalle kültürünün son dönemlerinde, PES turnuvaları mahallelerin ritüeliydi.

Strateji, ego, rekabet; hepsi aynı ekranda eriyordu. Ama bir fark vardı: PES’te “kadın oyuncular” genelde seyirciydi.

Yıllar geçtikçe bu değişti. Üniversitelerde karma takımlar kurulmaya başladı. Kadınlar da koltuğa oturdu, erkekler ise onlarla birlikte oynamayı değil, onlardan öğrenmeyi denedi.

Zeynep o dönemin simgesiydi. Maçlarda sakin, analitik; ama her hamlesiyle ilişkisel bir farkındalık taşıyordu. “Senin forvetin neden bu kadar yalnız?” diye sorduğunda, aslında sadece saha içini değil, oyunu oynayan zihni de sorguluyordu.

---

3. Strateji ve Empati: Karakterlerin Diliyle

Bir gün forumdan tanıdığım Yusuf’la konuşuyorduk. “PES, stratejinin sanatıdır,” diyordu.

Ona göre futbol bir savaş, PES de bu savaşın dijital plan haritasıydı.

“Her şey planla olur. Oyuncu hızını, pas açısını, rakibin refleksini hesapla. Empati oyun kazandırmaz.”

Zeynep ise aynı akşam foruma girip mesaj attı:

> “Empati kazandırmaz belki, ama insan kalmanı sağlar.”

Yusuf sinirlenmişti. Ama sonra fark ettik: ikisi de haklıydı. Çünkü PES, tam da bu iki uç arasında anlam kazanıyordu. Strateji olmadan kazanamazdın; empati olmadan ise keyif alamazdın.

---

4. Biten Bir Dönem mi, Evrilen Bir Oyun mu?

“PES bıraktı mı?” sorusu son yıllarda sıkça duyulur oldu.

Konami’nin seriyi eFootball adıyla yeniden markalaştırması, birçok hayran için ihanet gibiydi.

Ama belki de “bırakmak” yanlış kelimeydi. PES, yalnızca form değiştirmişti.

Bir çağ kapanıyor, dijital futbolun sosyolojik ağırlığı yerini canlı hizmet modellerine bırakıyordu. Artık mahalle maçlarının yerini online ligler, stratejik sohbetlerin yerini algoritmalar almıştı.

Yusuf gibi düşünenler bunu bir kayıp olarak görüyordu.

Zeynep gibilerse, “Belki de artık birlikte oynamanın başka yolları vardır,” diyordu.

Belki de PES, insanların ilişkisel doğasını değil, sadece nostaljisini terk etmişti.

---

5. Toplumsal Aynalar: Erkeklik, Kadınlık ve Oyunun Kültürü

PES’in bıraktığı en derin izlerden biri, erkeklik algısının dönüşümüne katkısıydı.

Birçok genç erkek, ilk kez takım olmayı, stratejik düşünmeyi, rekabeti yönetmeyi bu oyunla öğrendi.

Kadın oyuncuların katılımı ise iletişimsel zekâyı oyuna taşıdı; bir tür denge sağladı.

Erkekler analitik düşünmeyi öğretirken, kadınlar oyunun duygusal tonunu keşfetti.

Bu, ne bir üstünlük ne de bir yumuşatma meselesiydi — tam anlamıyla bir dengeydi.

Belki de PES’in asıl mirası buydu: farklı zihinlerin ortak bir tutkuda buluşabilmesi.

---

6. Bir Forum Tartışması: “Sen Bıraktın mı, Yoksa O mu Seni?”

Konu altında yorumlar yağmaya başladı:

> “Ben PES’i değil, çocukluğumu bıraktım.”

> “eFootball’la devam ediyorum ama ruhu yok.”

> “Belki de biz büyüdük, o da değişti.”

Zeynep son yorumu yaptı:

> “Bazen oyunlar bizi bırakmaz; biz o oyunda kim olduğumuzu unutunca geri dönemez oluruz.”

Bir anda forum sessizleşti. Kimse yanıt yazmadı. Çünkü herkes kendi içinde o cümleyi düşündü.

PES gerçekten bitmiş miydi, yoksa biz eski halimizi bulamadığımız için mi öyle hissediyorduk?

---

7. Son: Bir Neslin Sessiz Vedası

Gece yarısı foruma son kez baktım.

Ekranda hâlâ aynı başlık yanıyordu: “PES bıraktı mı?”

Yanında küçük bir simge: 127 yorum.

Bir an düşündüm; belki de bu başlık, sadece bir oyunla değil, bir dönemin insan ilişkileriyle de ilgiliydi.

PES’in bize öğrettiği en büyük şey şuydu:

Bir strateji oyunu bile, insanın duygusal evreninden bağımsız olamaz.

Ekrandaki her pas, aslında bir iletişim biçimiydi.

Her galibiyet, bir anlayış; her mağlubiyet, bir farkındalık taşıyordu.

---

8. Kapanış: Peki, Sizce PES Bıraktı mı?

Belki Konami “bıraktı”, belki oyun değişti. Ama belki de mesele teknik değil, duygusaldı.

Bugün hâlâ bir tuşa basarken, çocukluk arkadaşınızın kahkahasını duyuyorsanız;

bir maçı kaybedip “olsun, eğlendik ya” diyebiliyorsanız;

veya bir forumda bu yazıyı okuyup kendi hikâyenizi hatırlıyorsanız...

Belki de PES hâlâ orada bir yerlerde, bizi izliyordur.

Belki de hiç bırakmadı.

> “PES bıraktı mı?”

> Yoksa biz mi oyunun ruhunu kaybettik?

Kaynak notu: Bu yazı, oyun kültürü üzerine yapılan toplumsal çalışmalar (örneğin T.L. Taylor, “Play Between Worlds”, 2006) ve kişisel gözlemlerden esinlenilmiştir.