Çocuğu olan hemşire nöbet tutar mı ?

Mert

New member
Çocuğu Olan Hemşire Nöbet Tutar Mı? Bir Hikâye Üzerinden Düşünmek

Giriş: Hepimizin İçinde Bir Soru Var

Herkese merhaba! Bu yazıyı yazarken, aslında hepimizin içinde bir soru olduğunu fark ettim. Çalışan bir annenin hayatı, ne kadar zor olabilir? Hele bir de sağlık sektöründe çalışıyorsa… Bazen, bu soruya tek bir cevabın olmadığını düşünüyorum. Herkesin yaşadığı farklı koşullar, hayata dair beklentileri ve öncelikleri var.

Şimdi, size bildiğiniz bir hikâyeyi anlatmak istiyorum. Bu hikâye, bir hemşirenin içinde bulunduğu çelişkilerle dolu bir hayatı anlatıyor. Ve belki de bu hikâye, o sorunun cevabını bulmamıza biraz daha yaklaşmamıza yardımcı olabilir.

Hikâyemiz Başlıyor: Zeynep ve Nöbetler

Zeynep, işine adanmış, her sabah erken saatlerde uyanıp çocuklarını okula hazırlayan, akşam geç saatte evine dönen bir hemşireydi. Zeynep'in hayatı, sayısız nöbetin, hasta bakımlarının ve bitmeyen sorumlulukların arasında şekilleniyordu. Bir de evde onu bekleyen iki küçük çocuğu vardı. Her gün, aynı sorularla yüzleşiyordu: “Çocuğum hasta olduğunda yanımda olabilir miyim? Eğer nöbetim varsa, ona nasıl bakacağım? Çocuklarımla geçireceğim zaman, hastalarımı ihmal etmemek için yeterli mi olacak?”

Zeynep, çocuklarını çok seviyor, her anlarında onlarla olmak istiyordu. Ancak bir hemşire olarak, görevlerinin de ne kadar önemli olduğunu biliyordu. Nöbetler, bazen uzun, bazen yorucu ama her zaman birileri için hayat kurtarıcıydı. Bir hemşire için nöbet tutmak, mesleğin gerekliliği ve zorluğuydu. Ama bir anne için nöbet tutmak, çocuklarından uzak kalmak demekti. Zeynep, her nöbette bu ikilemle boğuşuyordu: Kendi ailesi mi, yoksa hastalar mı?

Bir Çözüm Arayışı: Eren ve Stratejik Bakış

Zeynep’in eşi Eren, her zaman daha pratik bir yaklaşım sergileyen, çözüm odaklı bir adamdı. Onun bakış açısına göre, Zeynep’in işinin ne kadar önemli olduğu çok açıktı. Ama çocuklarıyla daha fazla vakit geçirebilmesi için çözüm yolları üretmek de bir o kadar önemliydi. Eren, bazen Zeynep’i rahatlatmak için “Merak etme, ben çocuklarla ilgilenirim. Senin hastaların da senin bakımına ihtiyaç duyuyor” diyordu. Eren’in bu yaklaşımı, Zeynep’in bir nebze olsun içini rahatlatıyor ve görevini yerine getirmesine olanak sağlıyordu. Ancak Zeynep’in içinde bir ses hep “Ya çocuklarım ihtiyacım olduğunda benim yanımda olursa?” diye yankı yapıyordu.

Eren, pratik çözümler üretmek konusunda çok iyiydi. Ancak Zeynep’in ruh halini anlama ve ona duygusal destek verme konusunda bazen eksik kalıyordu. Eren’in stratejik bakış açısı, Zeynep’i çoğu zaman zor durumda bırakıyor, çünkü Zeynep sadece bir iş değil, aynı zamanda duygusal bir bağ ve karşılıklı güven arıyordu. Eren'in çözüm önerileri, bazen Zeynep’in içsel çatışmalarını hafifletse de, duygusal olarak ihtiyacı olan o güveni tam anlamıyla veremiyordu.

Zeynep’in Duygusal Çıkmazı: İkilik ve Hayal Kırıklığı

Zeynep’in yaşadığı duygusal çıkmaz, yalnızca onun değil, birçok annenin yaşadığı bir gerçeği yansıtıyordu. Nöbet tutarken çocuklarının sağlık durumunu düşünmek, çocuklarıyla geçiremediği zamanı içten içe bir suçluluk duygusu olarak taşımak… Tüm bunlar, Zeynep’i zamanla tükenmiş bir hale getirdi. Çünkü Zeynep sadece bir hemşire değil, aynı zamanda bir anneydi. Ve anne olmanın getirdiği duygusal sorumluluk, bazen işinin önüne geçiyordu. Zeynep, her nöbette, “Bu işi yapmaya devam etmek ne kadar doğru?” diye soruyordu kendine.

Zeynep, nöbetine gitmeden önce çocuklarını okula hazırlarken, içindeki o duygusal bağ ve sorumluluk duygusu o kadar güçlüydü ki, her ayrılık, içini burkuyordu. Ama bir hemşire olarak, görevini yerine getirmek zorundaydı. Nöbet süresi boyunca, Zeynep, çocuklarını düşünüyor, onların sağlığına dair her şeyi kaygıyla izliyordu. Ancak hastaneye vardığında, hemşire olarak verdiği hizmetin her bir dakika, bir can kurtarma aracı olduğunu bildiği için vicdanı bir nebze rahatlıyordu.

Sonuç: Çocuğu Olan Hemşire Nöbet Tutar Mı?

Zeynep’in yaşadığı ikilem aslında sadece bir hikâye değil, gerçeğin ta kendisidir. Çocuğu olan bir hemşire, hem görevini yerine getirmek zorunda hem de evindeki sorumluluklarıyla baş başa kalıyordur. Zeynep’in yaşadığı bu denge, her gün içinde taşıdığı bir çelişkidir. O, sevgi ve sorumluluk arasındaki çizgide gidip gelmektedir.

Eren’in çözüm odaklı yaklaşımı, Zeynep’in içsel huzur bulması için yeterli olmayabiliyor. Çünkü bazen anne olmanın getirdiği duygusal yük, stratejilerin ötesine geçer. Zeynep’in duygusal yönü, annelik sorumluluğunun ağır yükünü taşırken, Eren’in stratejik bakış açısı bu duygusal ağı hafifletmeye çalışıyordu.

Siz Ne Düşünüyorsunuz?
- Çocuğu olan bir hemşire, nöbet tutarken içsel çatışmaları nasıl aşabilir?
- Eren gibi çözüm odaklı bir yaklaşım, Zeynep gibi duygusal bir insanı tatmin edebilir mi?
- Hemşirelik gibi bir meslekte, anne olmak zorlayıcı olabilir mi? Annelik ve iş hayatı arasında nasıl bir denge kurmak mümkün?

Sizler de bu hikâyeye dahil olabilirsiniz. Annelik ve iş hayatı arasında kalmış olan ya da benzer durumları yaşayan arkadaşlarımızın deneyimlerini paylaşmaları çok değerli olacaktır. Hadi, bu hikâyenin sonunda biraz daha empati kuralım ve birbirimize destek olalım.